Göklerin Günahı ×0×
- Kelime Ressamı

- May 26, 2020
- 6 min read
Updated: May 28, 2020
Sıkıntılarına, tekdüze geçen sonsuz hayatlarına hareket getirsin diye yoldan çıkacağı başından belli insan ırkını yarattılar.
¡|¡▪︎¡|¡
𝓔𝓛 𝓔𝓐
Cehennem bıraktığım gibiydi; kızıl ve sakin gök normal bir insan vücudunun aynı anda hem eriyip hem yanacağı kadar sıcak, kara topraklar cansızdı. Şeytanlar düzensiz bir şekilde oradan oraya gidiyor, uçuyorlardı. Lav çukurları ikide bir patlıyor ve etrafa ateş saçıyorlardı. Berbat bir gürültü kirliliği ve günahkar ruhların çığlıkları hassas kulaklarımın pasını siliyordu.
"Ölümcül bir karmaşa" Cehennem'i tanımlamam istense söyleyeceğim şeydi ve bu ölümcül, özgür, dengesiz karmaşaya bayılıyordum.
Cennet'te her şeyin belli bir işleyişi, işleyişi kontrol eden kuralları vardı ve bunlar çok sıkıcıydı.
Bir Soyu Bilinmeyen olarak, tüm ailesi tarafından terk edilmiş ve ebeveynleri ölmüşlerle birlikte Cennet'te yetiştirilmiştim ancak oranın kusursuzluğu içinde geçirdiğim her an aslında oraya ait olmadığımı daha iyi anlamıştım. Ben Cennet ve melekler gibi kusursuz değildim.
Ben bir şeytandım ve Cehennem gibi en küçük parçama kadar kusurlu, hatalıydım. Bundan eğlenceli bir şey var mıydı?
Cehennem'in en büyük ve tehlikeli lav çukuru Lucifer'ın Öfkesi'nin üzerine geldiğimizde Axel bir pike yaparak aşağıya indi. O lav çukurunu Lucifer'ın Cennet'ten kovulup Cehennem'e ilk gelişinde yeri yumruklayarak yaptığı söylenir. İstisnasız tüm şeytanları -Lucifer bu genellemeye dahil mi değil mi kimse bilmiyor çünkü çukura girip girmediğini hiç gören olmamış, bana sorarsanız kendi açtığı lav deliğinde yanmıyordur herhalde derim- cayır cayır yakan tek şey bu çukurdur.
Axel'ı izleyerek aynısını yaptım ve ondan birkaç adım uzağa iniş yaptım:
"Artık beni neden işimden alıkoyduğunu açıklayacak mısın?"
"İşine bayılıyormuşsun gibi konuşma." dedi alayla gülerek. "Hiçbir şeytan çalışmayı sevmez."
"Elimde olsa bana bu görevi verenleri lav çukuruna kendi ellerimle sokarım ancak sana işimden nefret ettiğimden daha çok gıcık oluyorum. Bu yüzden kısa kes." Gözlerini kısarak bana doğru ilerledi, neredeyse burunlarımız birbirine değecek kadar dibine girdi. İrisleri yeniden alev almıştı.
"Bana emir verecek konumda değilsin seni küçük Soyu Bilinmeyen iblis. Sözlerine dikkat et-" Göklerde dezavantajlarınızı ve yeteneklerinizi ırkınız, yeteneklerinizin gücünü soyunuz belirler. Melekseniz; illüzyon yaratabilir, fiziksel yaraları iyileştirebilirsiniz ancak yalan söyleyemezsiniz. Şeytanlık ise size ateş üretebilme ile zihin hükmü sağlayabilen bir cazibeye sahip olma şansı verir lâkin şeytanlar o kadar bencillerdir ki bu onları bireyselleştirmiş ve yalnızlaştırmıştır yani her halükarda bir başına olacaksınızdır.
Yeteneklerinizi çalışarak geliştirebilirsiniz ancak gücünüzü asıl belirleyen şey -bu hem şeytanlar hem melekler için geçerli- ne kadar soylu bir aileden geldiğinizdir. Bu durumda köklerinizi bilmemek başınıza gelebilecek en kötü şey, zayıflık göstergesidir. Soyu Bilinmeyenler, bizim evrenimizdeki en alt ve en güçsüz, değersiz tabakadır.
Hayatım boyunca bu gerçekle yaşamak, önyargılara ve küçümsemelere maruz kalmak zorunda bırakıldım ancak ben bir şeytanım. Kabullenip susmak benim doğama aykırı olduğu gibi bu muameleden de nefret ediyordum.
Axel, nefretimin yoğunluğunu en iyi bilenlerden biri olarak bunu söyleyerek büyük bir hata yapmıştı.
Onu lav çukuruna ittim. Oldukça çevik bir şekilde kanat çırpıp havada yükselerek düşmekten kurtulacağını tahmin etmiştim, beklemeden üzerine uçtum ve o bana saldırmadan kafasının üstünde takla atıp gömleğinin omuzlarını yakaladım, onu tüm gücümle yere fırlattım.
Bu kez kurtulamamış, düştüğü yerde yaklaşık bir metre derinliğinde bir çukur oluşturacak kadar sert bir darbe yemişti ancak bu onu sadece biraz afallatmıştı.
Karşı atağa geçti ve birden kalkıp üzerime uçmaya başladı, ben de aynısını yapınca havada çarpıştık. Attığı yumruk beynimde bir deprem yaratmış gibi hissettim, ben dengemi kaybedince birbirimize kenetli olduğumuz için havada yuvarlandık ve yere düştük.
Şimdi toprakla Axel arasında sıkışmış, ellerim ve ayaklarım onun tarafından kilitlemişti. Pozisyonumuzdan faydalanarak üstümdeki baskısını arttırınca sırtıma ne kadar çakıl taş varsa battı ve acıyla kıvrandım.
Canım yanmış olsa da uslu uslu yollayacağı yeni darbeyi bekleyemezdim. Başımı kaldırıp var gücümle ona kafa attım, hemen ardından seri bir şekilde bacak arasına dizimi geçirdim. Böylece kazandığım birkaç saliselik zamanı göğsüne yumruk atarak kullandım. Vuruş gücüm Dünya'da evi yıkabilirken, burada onu iki üç metre uzağa fırlatmak dışında hiçbir işe yaramamıştı. Az sonra hiçbir şey olmamış gibi tekrar ayağa kalkacağını söylememe gerek bile yoktu.
Söylememe gerek olan, avantaj bendeyken beni nakavt eden hareketiydi. Yumruğumun etkisiyle uzağa savrulurken elinin kanatlarıma uzandığını fark etmemiştim, bu bir hataydı. Parmakları arasında ateş kırmızısı birkaç tüyümle üzerime yürümeye başladığında gözümden yaş gelecek -inanın bana gözünden sık sık yaş gelen biri değilimdir- kadar kanadım sızlıyordu.
Genzimden bir çığlık atarak iblis formuna geçtiğimde tam karşımda, bana yukarıdan bakarak pis pis gülüyordu. Kaşlarımı çatarak kendimi zorladım, müthiş bir efor sarfederek insansı vücuduma dönmeye çalıştım.
Akına kadar kararmış gözlerim, kırmızı dikenli ve pullu derim, çirkin ve tüysüz kanatlarım olmaları gereken yere geri döndüklerinde tırnak uçlarıma kadar berbat bir halsizlik yakama yapışmıştı.
 Şeytanların ve Cehennem'in kuralları yoktur fakat yeminleri vardır. Biz bu yemin listesine Yanan Yeminler deriz ve yeminlere karşı gelmenin, onları bozmamın cezası Lucifer'ın Öfkesi'ne atılmaktır.
Lucifer'ın Öfkesi'nde için için yanarsınız, bedeninizin yanık kokusunu alırsınız, özünüze kadar küle dönüşürsünüz ama çukurda ölemezsiniz. Sonsuza kadar yanarsınız ve sizi kimse kurtarmaz.
Sonsuza kadar yananların çığlıklarını yeterince kulak kesilirseniz duyabilirsiniz bile.
İlk Yanan Yemin efendilerimiz -Lucifer ile Lilith- ve onların soyundan gelenlerin önünde kabiliyetlerimizin kullanımının daha kolay ve güçlü olduğu asıl bedenimize -iblis formumuza- geçişi kesin olarak yasaklar. Normal şartlarda görünüşünü beğenmediğimiz için insansı bir kılıfın altında gerçek bedenimizi saklıyoruz fakat ani duygu patlamaları onu kontrol altında tutmamızı zorlaştırıp dışarı çıkartabiliyor.
Axel'ın bana yaptığı buydu. Bizim evrenimizde yaşayanların en hassas noktaları kanatlarıdır, bir gök sakinini öldürmek isterseniz en kolay yol -aslında pek kolay sayılmaz- kanatlarını sökmektir. Tüylerimi yolduğunda bu yüzden canım çok kötü yandı, acı da iblis bedenimin üzerindeki kontrolümü zorlaştırdı ve birden dönüştüm. Yeminlerden dolayı dönüştüğüm şeyden bir an önce kurtulmalıydım ama bu çok kolay bir iş değildir ne yazık ki. İblis bedeni bir kere çıktı mı gizlemek enerji ister ve şeytanı yorar; Axel'in hilesi, beni yenmesini sağlayan şey buydu.
İnce ve kemikli parmaklarını çenemde hissettim. Halsizlikle öne düşmüş başımı kendine çevirdi:
"Cidden benimle baş edebileceğini mi zannediyordun küçük iblis?" Küçümseyici bakışları eşliğinde boğazımdan tutarak tüm bedenimi havaya kaldırdı. Kaşlarımı çattım ve boğazımı sıkan eline, yanan parmaklarınla dokundum. Axel cazibemden etkilenmiyordu ancak ateşimi kullanıp onu yakabiliyordum.
Can havliyle boğazımı bıraktı, bir bez bebek gibi yere çakıldım. Ayağa kalktığımda kırmızı göz bebeklerini bana dikerek yanık izi oluşmuş elini sinirle ovuşturdu:
"Hadsizliğinin cezasız kalacağanı düşünüyorsan yanılıyorsun seni lanet olası sürtük, bana lazım olduğun için şükretmelisin." Gözlerimi devirdim. "Suéllo babamdan, Dünya'da çıkmış bir sorunun ortadan kaldırılması için iki şeytan seçmesini istemiş. Babam beni görevlendirip yardımcımı seçmekte özgür bıraktı. Ve ben de seni seçtim."
"Pardon?!" Tek kaşımı kaldırdım. "Ben sana tahammül etmek zorunda kalacağım hiçbir işe girmem!"
"Sana fikrini soran olmadı." Aklına aniden bir şey gelmiş gibi başını salladı. "Ama ben de sana katlanmak istemiyorum zaten. Bu yüzden seninle bir anlaşma yapacağız." Bu kısmı iyi dinlemeliydim çünkü bir şeytanla anlaşma yaparken asla onu hafife almamalısınızdır, siz de şeytan olsanız da.
"Toplanan takımda iki tane de melek olacak ve bu meleklerden birinin beyaz kanatlı prensin olacağına bir kanadıma bahse girerim."
"Arkadaşım hakkında doğru düzgün konuş ucube." diye dişlerimi biribirine sürterek sessizce söylendim, beni görmezden geldi.
"Takımın 'beyaz tüyler' tarafını ayağımın altından uzak tutman karşılığında Dünya'da sıkılana kadar kalmanı ve huzurlu bir tatil geçirmeni sağlarım." Tek kaşını kaldıran kişi bu sefer oydu, bir yandan da yamuk bir şekilde gülüyordu. "Bence gayet adil bir anlaşma, ne dersin?" İlk başta kendime engel olsam da çok geçmeden ben de hınzır bir tebessümle gülüşüne karşılık verdim.
"İşte şimdi aynı dilden konuşmaya başladık."
"O zaman anlaştık?" Bana elini uzattı. Elini sıkıp onu onayladığım anda geri dönüşü olmayan bir yola girer ve karar değiştirme hakkımı kaybederdim. Bu yüzden gelecekte bana köstek olmamaları için aklımdaki ufak da olsa beliren soru işaretlerini gidermeliydim.
"Davayı tek başına çözmek sana ne kazandıracak?" Eğlenen yüz ifadesi birden gözlerimde sabitlenip ciddileşti, bakışları karardı.
"Bu seni-"
"İlgilendirir. Eğer bir anlaşma yapacaksam her şeyi bilmeliyim."
"Sorun çıkartan kişiyi önce tespit etmek, sonra bulup Gökler Meclisi'ne teslim etmek için Dünya'ya gidiyoruz çünkü şu anda hakkında bilinen tek şey örgütü, tarikatı. O kaçık her kimse onu ben bulmalı, buraya ben getirmeli ve babamı onurlandırmalıyım. Senin ve küçük melek dostlarının bu davayı çözemeyeceğini biliyorum fakat beni yavaşlatmanızı göze alamam. Anlatabildim mi?"
"Tek bir şartım var." İşaret parmağımı yüzüne doğru kaldırdım, ailevi problemleri beni ilgilendirmiyordu. "Bana bir daha Soyu Bilinmeyen dersen ne anlaşmamız umursarım ne de efendilerimin çocuğu olmanı. Duydun mu Axel?" Cevabını beklemeyip kanatlarımı tek çırpışta göğe yükseldim, yönümü Araf'ya açılan kapıya çevirdim. Arkamdan bağırmasa saniyeler içinde oraya varmıştım da.
"Peki o zaman Soyu Bilinmeyen." Kahkaha attı ve gülüşü o kadar yüksek sesliydi ki hemen yanındaymışım gibi duydum.
Ona hareket çektim ve tekrar kahkaha attı.
Bir zamanlar kahkahası, benim için midemde kargalar uçuşturacak kadar çok şey ifade ediyordu. Şimdi ise o çirkin sesini susturmak için ağzına b*k bile tıkayabilirim.
Anlaşılan değişkenlik sadece fanilere has bir özellik değilmiş.

Comments