top of page

Göklerin Günahı ×3×

Özleri; yarattıklarının kendilerine nankörlük etmesine, kibirlenmesine sinirlenen tanrıların öfkesi olan canavarlar evrenleri birbirine kattı.

¡|¡▪︎¡|¡

𝕾𝖍𝖊𝖆𝖒𝖚𝖘 Linda, sorgu odasındaki işi biter bitmez ofisine yönelen eski dostunu zar zor yakalayabildi:


"Ne görmüşler? Kayda değer bir şey çıktı mı?"


"Cinayetin işlendiği saatlerde göremedikleri bir kişi, iki üç kilitle kitlenmiş demir kapılarını kırıp içeri beyaz saçlı, mavi gözlü, genç ve güzel bir kız sokmuş. Evdekiler ayrı şaşırmış, kız ayrı. Dediklerine göre kız bir şeyler kekeledikten sonra tekrar nasıl kitlendiğini bilmedikleri kapıyı tekrar kırıp çıkmış."


"Biraz hikaye gibi geliyor kulağa."


"Gerçekse bile cinayetle alakalı olup olmadığını bilemeyiz, yine de Doğu Sokağı çevresindeki işletmelerin kamera kayıtlarını inceletip sorgulanan insanlara verilen eşkale benzer birini görüp görmediklerini sorduracağım. Şansımızı denemekten bir şey kaybetmeyiz."


"Adli tıptan da haber geldi bu arada." Sheamus'un umut dolu bakışları, Linda'nın olumsuz bir cevabın yolunu açan kafa sallamasıyla eski sönük hallerini aldı. "Ne kurbanların parmaklarından çıkan DNA'lar ne de saç teli suçlu veri tabanından biriyle eşleşmiş. Fakat..." Linda raporunun iyi kısmını sona saklamıştı. "...bil bakalım ne olmuş? Cesetler teşhis edilmiş."


"Yakınları mı gelmiş?"


"Evet ama sıkı dur, yalnızca teşhis etmişler."


"Şifreli konuşmayı kesmeye ne dersin?"


"Bedenleri almamışlar çünkü cenaze yapmayacaklarmış."


"Nasıl yani?" Linda arkasında birleştirdiği ellerinde tuttuğu dört dosyayı masaya yayıp ilk sayfalarını açtı.


"Ben Jess'i eski sevgilisi, Ardagh Washington'ı ev arkadaşı, Ettore Parker'ı ağabeyi ve Denzel Rogers'ı ebeveynleri teşhis etmeye geldi. Kurbanları da naaşlarını alacak kadar dahi sevmiyorlarmış ve haklılar da. Dördünün dosyası telefon rehberinden kabarık."


"Doğu Caddesi'nden dört serseri için bu normal değil mi? Bizim işimiz-"


"Onları öldüreni bulmak." Jolie meslektaşının cümlesini tamamlarken gözlerini devirmişti. "Bana işimi öğretmeden önce şunlara bak." Jolie'nin kırık tırnaklı parmaklarının sırayla işaret ettiği yerleri okurken Sheamus'un midesi kalkmıştı. "Taciz, çocuk kaçırma... Bana sorarsan cinayet sebebi intikam olacak." Dedektif, şimdi arkadaşına katılmıştı fakat masasındaki iş telefonu çaldığı için bunu ifade edecek vakit bulamadı.


"Evet?" Telefonun öbür ucundaki memur sonunda beklenilen iyi haberi vermişti, arama sonlanınca Sheamus anahtarlarını ve cep telefonunu alıp kalktı. "İşte bu!" Linda ne olduğunu anlayamasa da yerinden fırlayan meslektaşını arabasına kadar takip etti ve adam gitmeden önce onunla araba camına yaslanarak konuştu.


"Ne olmuş? Ne bulunmuş?"


"Verilen eşkale tam uyan bir kadın, Doğu Caddesi'nden iki sokak ötesindeki bir barın kameralarına yakalanmış ve söylediklerine göre oldukça tuhaf davranıyormuş. Kayıtları incelemeye gidiyorum."


"Hadi bakalım, kolay gelsin." İki dost birbirlerine el sallayarak vedalaştılar ve Sheamus direksiyonu sağa kırıp yola girmek için daha fazla beklemedi.


Barın adresi, aslında mekânın içini saklamak için kullanılan bir perdeydi. Palyaço kılıklı bar sahibi, köşeyi dönmek için dahiyane bir fikir ararken pek de etik olmayan eğlenceleri gizli kalsın isteyen zengin müşterileri yolmak amacıyla burayı açmıştı ve şimdi ülkenin en iyi semtlerinden birinde oturduğuna, yanından ayrılmayan ağır makyajlı kadına bakılarak gayet net söylenebilirdi bulduğu yolun işe yaradığı.


Sheamus, tanıkların anlattığı eşkale uyan kadının göründüğü tüm videoları memur, mekan sahibi ve adamın kız arkadaşıyla tek tek izledi ama onlara edebileceği tahammülün bir sınırı vardı, tekrar incelemek için seçtiği anları kafasında belirledi ve onlardan gitmelerini rica etti. Ardından memur hepsini sıra sıra monitörde açarken rahat rahat direktifini verdi:


"Şurada durdur, hayır ileri sar." Gizemli kadın, başka bir gizemli kadınla konuşuyordu ve ardından yeni gizemli kadın gizemli bir adamın yanına gidiyordu. Yeni gizemli kadın, eskisinin barmenle konuştuktan sonra dışarı çıktığını fark edip gizemli adamı bırakıyor ve o da arkadaşının arkasından hışımla bardan çıkıyordu. "Şimdi kapıdaki kameranın kaydını oynat." Bir numaralı gizemli kadın, barmenle bir süre konuştuktan sonra barmen kapıdan içeriye bakıyor ve sokağa koşup ortadan kayboluyordu. Genç adamın baktığı yerden iki numaralı gizemli kadın gelip bir numaralıyla beraber Doğu Caddesi'ne çıkan sokağa giriyorlardı. "Şu kahverengi saçlı kadının ve konuştuğu herifin fotoğraflarının çıkartılmasını ve bizim birime gönderilmesini ve kim olduklarının araştırılmasını istiyorum."


"Konuştuğu adamın kimliğinin belirlenmesinde yardımcı olabilirim sanırım Bay Wilson." Sheamus ksşlarını çattı.


"Nasıl olacakmış o?"


"Tanımadınız mı onu Bay Wilson?" Polis memurunun şaşkın bakışları davalarına çok değerli misafirlerin geleceğinin işaretiydi.


"Tanımam mı gerekiyordu?"


"Şu ünlü ilaç markası HEQ'in yeni CEO'su o efendim, adı William Swift olsa gerek."


"Sonunda bir işi hızlı hallettiğimize sevindim." Sheamus William Swift'in sorguya çağrılması gerektiğini Linda'ya kısa bir mesajla iletip içeriye girmeye çalışan olursa diye kapıda bekleyen görevliye seslendi. "Bay Johanson'ı çağırın ama tek gelsin, kız arkadaşını istemiyorum." İçerideki memur gülüşünü bastırmak için eliyle ağzını kapatırken mekan sahibini çağırmaya giden görevli, ilerlediği koridorda kahkahasını serbest bıraktı.


Sheamus, Bay Johanson konuşurken adamın kanlanmış göz aklarını, titreyen ellerini, konuşurken genişleyen ağzını incelemiş ve uyuşturucu etkisinde olup olmadığını merak etmişti ama o sırada siyah olan monitörde yansımasını görünce kendi halinin de çok iyi olmadığını fark etmişti. Bu yüzden adama barmenin kim olduğunu sorarak dağılan dikkatini toplamaya çalıştı:


"Bu çalışanının tüm bilgilerini istiyorum."


"O mu?" Johanson kendisine sorulan çocuğun kim olduğunu hatırlamaya çalışırken burnunu kaşıdı ve yukarı baktı. "O, bu sabah işten ayrılan Ross'un yerine bir haftadır geçici olarak bakan arkadaşıydı. Kendine Kara Şimşek diyordu, bunun dışında onun hakkında hiçbir bilgim yok."


"O zaman Ross hakkında elinde ne varsa istiyorum." Dedektifin hal ve hareketlerinden gıcık kapsa da onun istediğini yerine getirmek zorunda olduğundan elemanının dosyalarını getirmeye giden adamın kapıyı çarparak çıkmasını Sheamus, davada önemli ilerlemeler kaydetmesinin şerefine göz ardı etti.


¡|¡▪︎¡|¡

𝕰𝖑𝖊𝖆 Bacak bacak üstüne atmış kadın, bildiklerini ortaya dökmekte son derece isteksiz Gök veliahtlarının son çırpınışlarını keyifle olduğu kadar sinirlenerek izliyordu.


Her türlü insanların evreninde ne boklar yendiğini öğrenecekti, sırf daha az uğraşmak için bir çift mızmız varisin dırdırı ile vaktini boşa harcayamazdı.


Çakıyı alıp camı açtı ve dışarı uzattı. Bu hareketi odadaki adamları yerlerinden zıplattı:


"Ne yaptığını sanıyorsun Éléa?!"


"Eğer o Diagnium'u kaybedersen Lucifer'ın Öfkesi'nde olmayı dilersin soysuz!" İki farklı tepkiden hangisinin Joaquin, hangisinin Axel'a ait olduğunu tahmin etmek için müneccim olmak şart değildi.


"Lucifer'ın Öfkesi'ne balıklama atlamayı ikinizin keyfini bir dakika daha çekmeye tercih ederim!" Oda sıcaklığı, Éléa'nın sinirlenmesiyle fark edilebilir derecede artmıştı. "Hemen şimdi bildiklerinizi bizimle paylaşmanızı tavsiye ederim çünkü elim gittikçe terliyor, çakıyı zor tutuyorum." Éléa dudaklarını büzdü. "Çok sevgili Diagniumunuz elimden yanlışlıkla kayıp gitsin mi istiyorsunuz?"


"Bu kadar tantana yeter!" Joaquin yeterince saçmalığa dayanmıştı ancak Diagniumu kaybetmek, göze ardı edilecilecek bir hata olamazdı. "Diagniumu masanın üstüne koy ve düzgünce konuşalım."


"Anında pes et zaten." Axel'in mırıldanırken gözlerini devirmesi Joaquin'in dikkatinden kaçmamıştı.


"Ben mi pes ediyorum?! Diagnium aramak senin görevindi, bu senin suçun!"


"Ortak olduğumuzu düşünmek de senin hatan! Şeytanlar tek çalışır melekçik, sözüme güvenmemeliydin."


"Biz görmezden gelerek kavga etmek sizi açıklama yapmaktan kurtarmayacağından Diagnium arabaların altında Araf'a kadar gitmeden önce konuşmak, şimdiye kadar göreviniz için yapmış olduğunuz en yararlı şey olacak."


Daisy'den gelen atak, Éléa'yı da herkes gibi şoka uğratsa da akabinde iblisin göğsü gururla kabardı ve yüzünde "İşte benim şaheserim!" ifadesi belirdi.


Joaquin ve Axel, ne yapacakları konusunda girdikleri soyut çıkmazda bakışırlarken Éléa az önce gösteri yapan kıza yaklaştı ve fısıldadı:


"Çok iyiydin pamuk."


"İyi miydim? Bir an dozunu kaçırdığımdan endişe etmedim değil. Sesim gereğinden fazla yüksek-"


"Çıkmadı, merak etme. Çok fazla kafana takıyorsun pamuk. Rahatla." İblis için söylemesi kolaydı tabii, tüm evrenleri arayıp tarayıp Éléa'nın dikkatini çekebilecek şeyler toplasanız bile bunları sayısı iki elin parmaklarını geçmezdi.


Axel; Joaquin'in kızlara Dünya'ya inmelerine sebep olan vazifelerinin içeriğini, önemini ve ciddiyetini süslü kelimelerle açıklarken onlara "Ben buraya nasıl düştüm?" diyerek yanan gözleriyle bakıyordu ve bu tabir, mecazî değildi:


"Birkaç yıldır Dünya'nın farklı yerlerinde sürekli kaynağı, nedeni belirlenemeyen Altdiyar enerjileri saptanıyor. Görülme sıklıkları giderek arttığı için Gökler Konseyi incelenmesi gerektiğine karar verdi."


"Altdiyar enerjileri saptanmış mı dedin?" Altdiyar; evrenlerin huzurunu tehdit eden her türlü türün, büyünün, enerjinin, maddenin saklandığı ya da kısaca varoluşun düzenini sarsabilme ihtimali bulunan her şeyin kilitlendiği ilahî bir bodrum katıydı. Ve ne yazık ki bodrum katını ne kadar sıkı kitlerseniz kitleyin tüm fareleri sonsuza dek orada tutamazdınız. Belli aralıklarla dışarı çıkmayı başaranları öldürmeniz, içeridekilerin de içeride kalmasını sağlamak için önlemler almanız gerekir yoksa bir bakmışsınız evinizi haşereler basmış. "Ve bunun için ellerinin altında bir sürü Yolyorgunu Şeytanı, Cennet şövalyesi dururken sizi ve sizin seçtiğiniz iki kişiyi mi yolladılar? Güzel hikaye." Éléa dinlediği masalı beğenmeyerek burun kıvırmıştı.


"Yalan söyleyebiliyormuşum gibi davranıyorsun."

"Yalan söyleyemezsin ama ortadaki gerçeğe uğramadan etrafında daire çizebilirsin." Daisy tekrar konuşmaya katıldı.


"Altdiyar enerjilerinin tespit edilmesi hiçbir zaman iyiye işaret olmadı, bu kadar ciddi bir meselede gönderilecek ilk kişilerin bir grup yeni yetme olması bence de pek inanılır değil."


"Sizi bilmem ama ben yeni yetme değilim."


"Senin dilin var mıydı ya?" Éléa'nın kendisine tepki gösterdiği Axel, kollarını birleştirip duvara yaslandı ve onu görmezden gelmeyi seçti.


Deneyim ve yaş, zaman gibi göreceli kavramlardı. Herhangi bir insanla kıyaslandıklarında onlardan kat kat fazla tecrübeye ve hayal bile edemeyecekleri kadar uzun bir ömre sahip olmaları, kendi evrenleri onlar gibilerle dolu olduğu için işler değişiyordu. Dünya'da yaratılışın profesörü olabilirlerken evlerinde tam da Daisy'nin söylediği gibi yeni yetmeden başka bir şey değillerdi.


Joaquin derin bir nefes aldı tekrar konuşmaya başlamadan evvel:


"Enerjiler o kadar düşük seviyedeki Gökler Konseyi üyeleri ifrit ve ansil gönderme zahmetinde bile bulunmama fikrinde buluştu. Bu yüzden büyük ihtimalle ne yaptığını ve ne olduğunu bilmeyen birkaç büyücünün faaliyetlerinin, yüzyıllardır bulundukları lahitten çıkartılan Diagnium parçalarının sebep olduğu enerjileri temizlemek için biz gönderildik." Cennet'in varisi çakıyı işaret etti. "Başta çocuk susturur gibi önemsiz bir vesile için Dünya'ya yollanmayı kendi adıma gurur kırıcı bulsam da çakının ortaya çıkışı bence her şeyi değiştirdi. Normal insanların Diagniumu işleyip çakı haline getirme ve onun bir çapulcuda bulunma ihtimali göz önüne alındığında ben işin arkasında sanılandan büyük bir şeyler döndüğü kanısındayım."


"Bana sorarsanız abartıyor." Axel omuz silkti ve dışarıya -insanlara- baktı. "Diagniumu bulup çakı yapacak kadar salak tek canlı insandır, ben olsam hançer yapardım."


"Elindeki metalin ne işe yaradığını ne olduğunu bilmiyorsan ondan ekmek bıçağı bile yaparsın."


"Ben teorimin arkasındayım ve bunu araştıracağım." Fikri çürütülmeye çalışılan Joaquin inatla kendini savundu. "Üzülerek söylüyorum ki şu ana kadar herhangi birimizin bulduğu, ipucu olma potansiyelini taşıyan yegane şey Éléa'nın elindeki çakı. Yani hiçbir şey yapmadan oturmak yerine işin bir ucundan tutmak istiyorsak çakının geldiği yeri bulmak dışında yapabilecek pek bir seçeneğimiz yok."


"Neden hemen 'biz' oluverdik?" Axel'ın, takım işi yapmaya alışmakta ve diğerlerini ortağı olarak benimsemekte en çok zorlanacak kişi olacağı barizdi.


"Çünkü çakı benim elimde, tatlım." Éléa gözlerini samimiyetsiz bir tatlılıkla kırpıştırdı, Axel'ın aurası düşmanca bir sinirle karardı.


"Ne kadar da uyumlu bir takımız!" diye mırıldandı zavallı Daisy.


 
 
 

Recent Posts

See All

Comments


  • Pinterest
  • Tumblr Social Icon
  • Instagram

©2020 by Kelime Ressamı. Proudly created with Wix.com

bottom of page